Bugünlerde insana ve diðer canlýlara
özellikle de kadýnlara uygulanan þiddet konusu toplumun neredeyse
birinci gündemini oluþturuyor.
Þiddetin insanoðlunun varlýðýndan
bugüne kadar var olduðu ve yaþamýn bir parçasý olduðu, hayatta
kalma ve bir diðerine üstünlük kurma gibi gerekçelerle
uygulanageldiði açýktýr. Ýlkel yaþamdan bugüne binlerce yýl
süren sosyal yaþamýn oluþmasý ve uygarlaþma sonunda bile bu
gerekçeler hiç deðiþmemiþtir. Ýnsanlar bu gerekçelerle
hemcinsleri de dahil olmak üzere etraflarýndaki diðer canlýlara
þiddet uygulamaya devam ediyorlar.
Son zamanlarda þiddete maruz
kalanlarýn çoðunluðu KADIN olduðu için tartýþma da bu eksende
devam ediyor. Tartýþmanýn özünü erkek tarafýndan kadýna
uygulanan þiddet oluþturuyor. Muhatabýn sadece KADIN olmasý
nedeniyle bir erkeðin ona uyguladýðý þiddetin hastalýklý bir
davranýþ olduðu herkes tarafýndan kabul görüyor. Doðal olarak
bunun tersi de geçerlidir.
Peki ya bir kadýnýn diðer bir kadýna
uyguladýðý þiddet?
Yani kaynanalar ve gelinler arasýndaki
önüne geçilmez mücadele ve sonunda ortaya çýkan þiddet.
Sosyal hayatýn karanlýk dehlizlerine
gizlenen bu þiddet türü ne yazýk ki toplumun okumuþ okumamýþ,
inançlý inançsýz tüm kesimlerinde cereyan eden bir olgudur ve
yine herkes tarafýndan ya böyle bir þey yokmuþ gibi
davranýlmaktadýr ya da bu konu konuþulmak zorundaysa, benzer
durumlarda her zaman yapýldýðý üzere mizaha baþvurulmaktadýr.
Konu ile ilgili sayýsýz fýkra vardýr, ve hatta türkülere bile
konu olmuþtur.
Bu sorun, güya uygarlaþma sonucu
sosyal hayatýn uðradýðý deðiþimler bahane edilerek varlýðýný
sürdürmeye devam ediyor. Kýrsaldan kente akan nüfus, çekirdek
aile kavramý, kadýnýn sosyal statüsünün geliþmesi bu sorunu
her gün biraz daha aðýrlaþtýrýyor.
Kentte yaþayan, çalýþan ve statü
kazanan kadýn bir önceki nesle hiç itibar etmiyor diyebilirsiniz,
ancak iletiþimde yaþanan geliþmeler nedeniyle kýrsalda yaþayan
kadýn da ayný durumdadýr. Çünkü bu baðlamda kadýnýn kadýna
þiddet uygulamasý için illa bir arada yaþamalarý gerekmiyor, var
olmalarý, mücadeleyi baþlatmak için her iki kadýn için de
yeterli bir neden sayýlýyor.
En fazla hangisi hangisine yapýyor
gibi anlamsýz bir tartýþma ile olayý saptýrmadan ve özünden
uzaklaþtýrmadan konuþulmasý gereken bir konu. Çünkü birbiriyle
mücadele eden bu iki kadýn hem kendilerine ve hem de çok
sevdiklerini iddia ettikleri erkeðe büyük zarar vermektedirler.
Burada erkek en savunmasýz, en çaresiz halindedir, çünkü hem
oðul hem de koca olan erkeðin seçme, taraf tutma þansý
bulunmamaktadýr. Münferit olaylarda haklý olanýn yanýnda yer
almaya çalýþsa da son tahlilde arada kalan erkek için taraflarýn
hangisinin haklý hangisinin haksýz olduðunun da bir önemi yoktur.
Sonuçta arada kalanlarýn baþýna ne
geliyorsa bu erkeðin baþýna da o gelir, asýl þiddet her iki
kadýn tarafýndan bilerek veya bilmeyerek bu erkeðe uygulanýr.
Þiddetin her türlüsünde olduðu
gibi bu türünde de çözüm “diðerlerine” olduklarý
halleriyle saygý duymaktan ve hayat hakký tanýmaktan geçiyor
sanýrým.
Dursun Murat Özden – 20.02.2015,
Ankara