Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Adı Aylin (Özet)


KİTABIN ADI: ADI AYLİN
BASIM YERI: REMZİ KİTABEVİ
BASIM TARİHİ: KASIM 1997 (11. basım)
KITABIN YAZARI: AYSE KULİN

Ayşe Kulin Arnavutköy Amerikan Kız Koleji edebiyat bölümünü bitirdi .Çesitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı.Uzun yıllar televizyon , reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı.

1984 yılında
ilk
öykü kitabı
GÜNEŞE DÖN YÜZÜNÜ’NÜ yayımladi.1986`da GÜLİZAR adlı öyküsünü KIRIK BEBEK adıyla senaryolaştırdı ve bu sinema filmi yılın Kültür Bakanlığı Ödülünü aldı."Foto Sabah Resimleri " adlı öyküsü Haldun Taner öykü Ödülü birinciliğine (1995) ve aynı adı taşıyan kitabı Sait Faik Hikaye Armağanı `na (1996) değer görüldü.

Bu kitap kökleri Giritli Deli Mustafa Nali Pasa`ya kadar uzanan bir aile kızı olan Aylin`in fırtınalı yaşam öyküsünü anlatıyor. Aylin çocukluğundan beri çok gururlu, azimli, gözüpek, dik başlı, korkusuz bir kadındır. Hayatı boyunca hep mutluluğun peşinde koşmuş, daldan dala konarak onu yakalamaya çalışmıştır.

Aylin`in çocukluğu ailesiyle birlikte dolu dolu geçti. Gençkızlığında ise o devirde çoğu gençkızın sahip olmadığı olanaklara sahipti.Ailesi onu asla eğlenceden mahrum bırakmadı.Amerikan Kız Kolejini bitirdikten sonra egitimini tamamlamak üzere
Paris`e gitti. Ablası Nilufer`in yanına taşındı. Ansızın dünyada en çok değer verdigi varlık olan annesi yaşama veda etti. Bu olay Aylin`i cok yıktı ve üniversiteyi yarım bıraktı. Bundan sonra Aylin`in macera dolu yasamı basladı. İçinde sürekli tıp okuma hevesi vardi.Bunu kafasına koymuştu. Ablasından ve çevresinden sürekli bunun imkansız olduğuna dair sözler duyuyordu
çünkü artık yirmi iki yaşındaydı. Fakat bu onun en büyük hedefiydi ve ne pahasına olursa olsun basarmalıydı.

Derken Aylin yeni maceralar peşine düstü ve aniden Libyalı bir prensle evlendi, prenses oldu. O bile bu evliliğin nedenini bilmiyordu.Adeta bir macera peşine düşmüştü . Fakat O , asla onların tarzına uymayan, cok daha modern ve rahat yetişmiş bir hanımefendi olarak tüm zorluklarla mücadele ederek , Nilüfer`in de yardımıyla oradan kaçtı. Fakat prens hala onun peşindeydi. O yaz Istanbul`a döndü ve Polat adında bir gençle doyasıya bir aşk yaşadı. Ama mutlu sona kavuşamadı. Artık hayatının en büyük arzusuna kesinlikle kavuşmalıydı ve tıp tahsiline yirmi alti yaşında olmasına rağmen başladı. Lozan üniversitesine yatay geçis yaptı ve orada
Jean Pierre isimli bir fizik asistaniyla birlikteliğe basladi. Bunda da öncekiler gibi aradığı mutlulugu bulamadı.Aniden hayatına arkadasının evinde tanıştığı Mişel Rodomisli adında musevi bir adam girdi. Aylin bu adamı gerçekten sevdi ve ona değer verdi. Paylaşabilecekleri çok sey vardı.İkisi de birbirlerine kapılıp gittiler
ve sonunda evlendiler. Deliler gibi çocuk istiyorlardi
fakat
Aylin`in asla çocuğu olamadı. Ama Aylin çocuk özlemini ablasının kızı Tayibe`de tattı.Tayibe`yi Aylin`in yanına ,New York`a onunla yaşamaya yolladılar. Aylin ile Mişel artık eskisi gibi olamıyorlardı. Aylin onu
sevdiğini bile bile ondan boşandı. Sonunda pişman olsada Misel asla geri dönmedi.

Aylin gerçekten çok iyi bir psikiyatristti. Hastalarıyla arasında inanılmaz bir iletişim vardı. Durumu umutsuz olan hastaları bile iyileştirebiliyordu. Sonunda dördüncü evliliğini de yaptı ama Aylin evlilik konusunda gerçekten başarısızdı. Belki de hayatta
beceremediği tek şey mutluluktu. Zaten
yaptıgı bütün
mücadelelerde bunun içindi. Hep
farklı istekler içindeydi ve sonunda Amerikan Ordusu`na katıldı, Albay oldu .Kocasının hayatına başka bir kadın girmişti . Boşanmak
için New York`a döndü.Gerçekten çok kötu günler geçiriyordu. Hayat ona cok
boş gelmeye başlamıstı. Bu arada sık sık tehtid telefonları gelmişti fakat O bunları hiç önemsemiyordu ve bir gün arabasının altında ölu olarak bulundu. Çok esrengiz bir ölumdü ve en ufak bir ipucu bile yoktu ortada. Bütün dedektiflere hatta söylentilere göre MIT`in arastırmalarına rağmen bu olay aydınlatılamadı ve çok fazla insanı göz yaşına boğdu.

Bu romanda gözümüze çarpan ilk şey Aylin Devrimel’in insanı hayran bırakacak etkiye sahip olan idealist kisiligidir.Yazar gerçekten bunu ön plana çikarmayı çok iyi başarmış ve okura vermek istediği bu dim dik insanin içinde yatanlar ve fırtınalarla dolu yaşamıdır. Karşımıza Aylin`in neden mutlu olamadığı gibi bir soru cıkıyor.Şöyle bir baktığımızda Aylin`in sıradan insanların peşinde oldukları mutluluğu aramadıgını görebiliyoruz.O her zaman büyük ideallerin peşinde koşuyor ve herseyden kolayca sıkılıp bırakabiliyor.Bana göre Aylin`in eşleriyle anlaşamamasının nedeniyse onların asla Aylin`in kişiliğinin derinliklerine inmeyi beceremediklerinden ve
Onun o sa-ğam görüntüsünün altında yatan hassas kadını hissedemediklerinden kaynaklanıyor.Bizim aklımızı karıştıran en önemli soru ise Aylin`in esrarengiz ölümü fakat bunun aslını kesinlikle öğrenemiyoruz.

Romanın serim bölümüne baktığımızda kitabın başından Aylin`in tıp okumaya başladıgına kadar olan bölüm olduğunu göruyoruz.Tıp okuması, psikiyatris olması ve Albay olmasıyla düğüm bölümü devam ediyor ve de sır gibi ölümüyle çözüm bölümü son buluyor.

Romanda olaylar oluş sırasına göre verilmiş fakat yazar kitabın başında da sonunda da ölüm sahnesini anlatmış bunun nedeniyse okuyucuya her iki tarafta da o esrarengiz havayı hissettirebilmektir.

Kitabin baş karakteri gördüğümüz gibi Aylin`dir.Diğer önemli karekterler ise ablası Nilüfer,Mişel Rwodomisli, Jean Pierre, Mısır Prensi ve son esi olan Joe `dur. Ablasıyla olan iliskişine baktığımızda gerçekten çok sağlam temellere kurulu oldugunu görebiliyoruz. Eşleriyle olan ilişkileri ise Mişel`le olan olan biraz daha
farklı olmak suretiyle hemen hemen aynı. Hepsinin sonu hüzün.

Romandaki olaylar,
Aylin`in ailesinin köküne dayanan Giritli Deli Mustafa Paşa`nın yasamıyla başlıyor ve Aylin`in ölümüyle sona eriyor.Olaylar, Ankara, İstanbul, Paris ve New York `ta geçiyor. Bu şehirler teker teker Aylin`in farklı maceralarını simgeliyor.Romanda gizli kalan tek ve en önemli şey Aylin`in ölümü olmuştur. Fakat olay o kadar kapalı ki, tahmin bile yürütmek gerçekten çok güç.

Ayse Kulin gerçek yaşamda Aylin`in kuzeni olduğu için olayları üçüncü kişinin ağzından
bütün
gerçekliğiyle, nesnel bir sekilde anlatıyor. Yazar, ön sözde de yazdıgı gibi bu kitabı uzun araştırmalar sonucu hazırlamış ve bu arastırmaları Aylin`i tanıyanlar arasında gerçekleştirdiginden bilgilerin
doğruluguna inanıyoruz.. Yazarın gerçekten iyi bir eğitim aldığını, dili kullanışındaki ustalığından anlıyoruz.

Benim bu romanı okumamdaki en önemli sebep, bu romanın gerçek bir yaşam öyküsü olmasından dolayıdır. Olaylar o kadar sürükleyici ki okudukça onu daha cok sevmeye başladım ve hemen bitirdim. Okurken
gerçekten çok etkilendigim ve
Aylin`e hayran olduğum çok fazla yer oldu. Onun tek kusurunun şanssızlık olduğunu düşündüm.Yine de kişiliğinden özellikle de içindeki azimden çok etkilendim. Ayrıca itiraf etmeliyim ki bu kitabın üzerimde bırakmıs olduğu etkiden günlerce kurtulamadım en çok ta Aylin`in ölümünün etkisi altında kaldım. Bu kitaptan öğrendiğim bir sey de insanların kısacık yaşamlarına ne kadar fazla şey sığdırabıldikleri oldu. Bence her insanın Aylin gibi kendisine ait bazı idealleri olmalı ve ne pahasına olursa olsun onları elde etmeye ugrasmaldır.

Bana göre bu romanın bu kadar çok beğenilmesinde Aylin `in ilginç yaşamı kadar Ayşe Kulin`in de payı var ve inanıyorum ki Onun en büyük şanslarından biri Aylin Devrimel`in kuzeni olmasi diğeri de gerçekten
basarılı bir yazar olması. ‘Adı Aylin’ herkesin ilgisini çekebilecek bir yapıya sahip olan ve okunması gereken bir roman. Bunun asla kimseyi sıkabileceğine inanmıyorum ve bu kadar gündemde olmaya layık bir kitap olduğunu duşünüyorum.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |