Dursun Murat Özden

Adaletin Göz Bağı


Bilindiği gibi “Adalet Heykeli”, doğruluğun ve gücün simgesi olarak kılıç tutmakta, diğer eliyle tuttuğu terazi hukukta denge, eşitlik ve adil yargılanmayı, heykelin gözlerinin bağlı olması ise hukukun icra edilmesinde tarafsızlığı simgelemektedir.
Doğal olarak bu tanım her hangi bir hukuk sisteminde adaletin tecelli etmesini beklerken herkesin umduğu şeydir, ancak işler ne yazık ki böyle yürümemektedir.
Tarih boyunca adaletin tecelli edişindeki aksaklıkların ağır sözlerle eleştirildiğini görüyoruz. Mihail Aleksandroviç Bakunin'in "hukuk iktidarların fahişesidir" sözü kuvvetler ayrılığının her dönemde sürekli tecavüze uğradığına dair bir sözdür ve mutlak iktidarın kendisini denetleyen bir yargı mekanizmasını istemeyeceğini ifade eder.
İyi bir Alman usul hukukçusu olduğu bilinen Prof.Dr. Eberhard Schilken ise "Hukuk, bir ülkedeki egemen ideoloji bazında şekillenen bir disiplindir." demektedir.
Uygulamada ortaya çıkan sorunlarla ilgili bu eleştirilere rağmen konunun uzmanları yine de hukuksuz yaşanamayacağını, en adaletsiz sonuçlara yol açsa bile hukukun insanlığın ortak paydası olduğunu söylemektedirler. Bir yerde yasaların var olması bir hukuk sisteminin de var olduğu anlamına gelmektedir, gereklidir, ancak orada adalet olduğu anlamına asla gelmez.
Çünkü adalet aslında ütopik ve göreceli bir kavramdır, kişilere ve beklentilerine göre değişir. Bir hukukçunun bana söylediğine göre hukukta iki çarpı iki her zaman dört etmemektedir. Adli ve İdari yargıda biraz zaman harcamış biri olarak bunun ne kadar doğru olduğunu bizzat tecrübe ettim.
Adaletin göz bağı herkese eşit dağıtılsın diyedir, ancak tarih boyunca güçlüler tarafından benim suçumu görme, bana ceza verme biçiminde kullanılmıştır. Bu durum kişilerin güçlü olana yakın olma mesafesine göre onaylanan ve benimsenen bir durumdur, güce ne kadar yakınsanız adalet sizin için daha az sorun olacaktır, güçten ne kadar uzaklaşırsanız adalet beklentiniz ve memnuniyetiniz de o kadar azalacaktır.
Hepimizin hayatı belki de kırmızı ışıkta geçen bir sürücünün, bekleyen diğer sürücüleri enayi olarak görmesi ve içten içe yakalanmayacağını umarak yoluna devam etmesi, yeşil yansın da geçelim diye bekleyenlerin ise ışık ihlali yapan sürücünün yakalanacağını ve ceza alacağını umması sarmalından ibarettir.
Işık ihlali yapan sürücü yakalanmazsa mutludur, asla vicdan azabı yaşamaz, bir sonraki ışık ihlaline kadar yoluna devam eder, ama yakalanırsa mutlaka bir mazereti vardır, ısrarla suçsuz olduğunu ifade eder, hatta ışıkta bekleyenleri bile suçlar ve ceza almamak için her şeyi yapar. Doğal olarak bu durum ihlali yapan kişinin güce ne kadar yakın olduğuna bağlı olarak farklı bir şekilde de sonuçlanabilir.
Adalet, bence, herkesin kırmızı ışıkta durması, ihlal edenlerin ise zengin çocuğu, politikacı yakını, “sen benim kim olduğumu biliyor musun” aymazı gibi ayırımlara bakılmaksızın gerekli cezayı alması durumudur. Eğer “herkes” ışık ihlali yapmazsa, kontrol eden görevli de “başıma bir şey gelir mi” korkusundan kurtulmuş olarak işini yapıp ihlal eden “herkese” ceza yazabilirse gözleri bağlı adalet heykeli işini yapmış demektir.
Adaletin bir gün herkese lazım olacağının idraki içinde bu yazıyı okuyan herkese adaletli günler dilerim...

D.Murat Özden 05.07.2017 Ankara