Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: HEYKEL
    Konu: Heykel Sanatı


Mekan içinde üç boyutlu estetik biçimler yaratmayı amaçlayan görsel bir sanat dalıdır. Resimden farkı; heykelin eni,boyu,yüksekliği yani bir hacmi vardır. Değişik açılardan bakıldığında farklı görünümler verir. Heykel,kendisini izleyenle aynı ortamda yer alır;bu çevrenin ışığını alır; aydınlık yerleri de gölgeleride gerçektir. Heykelcilik, fiziksel varolmayı en eksiksiz bir biçimde yeniden oluşturmaya yönelen bir sanattır.
Tapınaklarda,saraylarda,parklarda,alanlarda,mezarlıklarda rastlanır. İlk heykeller
Üst Paleolitik döneme tarihlenir. Bunlar çok şişman ve cinsel özellikleri aşırı belirgin
kadın heykelcikleridir. Kökeni din ve büyüdür. Tarihöncesi heykelcisi heykeli betimlemez ama belli bir biçimi olmayan bir gereci, belli özellikte ve tek bir biçime yada figüre dönüştürürdü; bu nesnede gerçek madde olarak kalırdı.
İlk uygarlıkların heykel sanatına baktığımızda Mezopotamya’da pek taşocağı bulunmadığı için yörede daha çok kurutulmuş kilden küçük boyutlu heykeller yapılmıştır. Sümerler, Asurlar alçak kabartmalar yapmıştır. Mısırlı heykeltıraşlar ağaç ve granit,bazalt,porfir gibi dayanıklı gereçler kullanmışlardır. Yaptıkları heykeller birbirine benzerdi. Orta imp.döneminde yalnızca prenslerin heykellerini yapan heykeltıraşlar daha sonra orta sınıftan olanların heykellerini yapmaya başladı. IV. Amenofis dön. Bir kütle bağlı olan heykellerde gözle görülür bir yumuşama ve esneklik görüldü. Ama Tutankhamon döneminde sanatta eski geleneklere geri dönüldü. Firavunlar dön. Sonlarına doğru hafif bir yumuşama görüldü. Ege uygarlığından günümüze büyük boyutlu heykeller kalmamıştır. Heykellerinde çok keskin bir anlatım duygusu göze çarpar ve yunan sanatının temelini oluşturur. Yunan uygarlığı bütün sanat anlayışlarını altüst ederek heykelciliğin tümüyle yeni bir evrim geçirmesini sağladı. Yunan heykelciliği: 1) Arkaik Devir 2) Klasik Devir 3)Helenistik Devir olmak üzere 3’e ayrılır. Bugün bütün dünya müzelerini süsleyen heykellerin çoğu Klasik Devirde yapılmıştır. Heykellerinde insan vücudundaki canlılığı ve hareketi yansıtmayı başaran Yunanlı heykelciler son derece doğal ve gerçekçi bir anlayışla eşsiz güzellikte yapıtlar yaptılar. Yunanlılar heykellerini genellikle canlı renklere boyarlardı. Yunanlılar tanrı ve tanrıça heykellerinin yanı sıra disk atan atletler, güreşen sporcular gibi sağlam vücutlu erkek heykelleride yaptılar. Mermere inanılmaz bir hareketlilik ve canlılık vermeyi başardılar.
Romalılar Yunanlıların mermer oyma tekniğini taklit etseler bile onlar kadar başarılı olamadılar. Romalılar büst adı verilen portre heykelciğinde ustadırlar. Romalı soyluların ve seçkinlerin heykellerinden ve büstlerinden çoğu zamanımıza kadar gelmiştir. Konuları askeri ve ekonomiktir. 5yy’da Roma imparatorluğunun Avrupa’daki egemenliği sona erince heykel sanatı canlılığını yitirdi. Heykelcilik Rönesans’la beraber Batıda büyük bir önem kazandı. 13.yy’da bazı heykeltıraşlar yapıtlarını kendi düşünceleri doğrultusunda özgün bir üslupta biçimlendirmeye başladı. Bu heykelcilerden en ünlüsü Nicola Pisano’dur. 14.yy Andrea Pisano Floransa vaftizanesine yaptığı kapılarla tanındı. Kuzey Avrupalı heykelciler insanı doğallıktan uzak ve ulaşılmaz bir varlıkmış gibi betimlerken aynı dönemde İtalyan heykelciler gerçekçi bir üslupla canlı,doğal ve yaşama sevincini yansıtan heykeller yaptılar. Bu heykeltıraşların en yeteneklilerinden biride Donatello’ydu. 15.yy’ın ünlü sanatçılarından Andrea del Verrocchio ise insan bedeninin gücünü olanca diriliğiyle yansıtmayı başardı. Gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan olan Michelangelo aynı dönemde dinsel konulu heykeller yaptı. Yapıtları cesur ve güçlüydü.
17.yy’daN günümüze bakarsak; Michelangelo’dan sonra gelen heykeltıraşlar taşa her istedikleri biçimi kolayca verebilecek kadar yetkinleştiler. Büyük boyutlu,görkemli, uçuşuyormuş izlenimini veren hareketli figürler, kıvrımlar ve süslemelerin egemen olduğu bu yeni üsluba barok sanat adı verilir.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |