İzmir tarihi, gerek tarihi bilgiler ve gerekse arkeolojik kazılar sonucuna göre M.Ö.3000 yıllarına kadar götürülebilmektedir. Prof. Dr. Ekrem AKURGAL `in 1959`li yıllardan bu yana aralıklı olarak Bayraklı sırtlarında sürdürdüğü kazı çalışmaları, Bergama`da 1866-1878 yılları arasında Alman arkeologu Carl Humman`in Zeus Altarını bulması, Selçuk Artemis Tapınağının 1869`da İngiliz Wood tarafından bulunması ve 1904`den bu yana da çeşitli aralıklarla Avusturyalı arkeologların Efes Antik kenti kazıları, İzmir tarihini gün ışığına çıkarmaya yönelik yapılan araştırmalara birkaç örnektir. Ayrıca Türkiye`nin çeşitli üniversitelerinden pek çok araştırmacı, kentin tarihi gelişimi ile ilgili araştırmalarına halen devam etmektedirler. İzmir adının kaynağı ile ilgili birçok efsane olduğu bilinmektedir. Bilimsel çalışmalardan elde edilen bilgilere göre İzmir sözü eski iyon lehçesinde Smurne, Attika (Atina çevresi) lehçesinde ise Smyrna şeklinde yazılıyordu. Söz konusu Smyrna sözcüğü Yunanca olmayıp, Ege Bölgesindeki birçok yer adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö.2.binin başlarına ait Kayseri`deki Kültepe yerleşmesinden elde edilen metinlerde Tismurna diye bir yer adına rastlanmaktadır. (Ti) eki atılarak zamanla kantin ismi (Smurna) seklinde telaffuz edilmiştir. Böylece kent büyük bir olasılıkla M.Ö.3.binin başlarında ya da en geç M.Ö.1800 sıralarında Smurna adı ile anılıyordu. Türk döneminde ise Kent`in ismi (İzmir) seklinde kullanılmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi M.Ö.3000`li yıllarda Batı Anadolu büyük ve zengin Truva uygarlığının etkisi altındadır. Ege kıyılarında kurulan yerleşim alanları da genellikle Truvalıların etkisi altında gelişmiştir. Homeros`un Ilyada`sında (Ket)i olarak söz ettiği Hititler, diğer adıyla Etiler Anadolu yaylasında etkin bir güç ve uygarlık idiler. Truvalılar ile Hititler müttefik oldukları için Ege yerleşimlerinde Hititlerin de büyük katkısı olmuştur. Hatta Bakırçay yaylasında Pitane (Çandarlı) ve benzeri yerleşimler Hititlerce kurulmuştur. Amazonlar`ın ise bölgede Karya ve Lidyalılar arasında kalan bugünkü Yamanlar Dağı yamaçlarına yerleştikleri ve Aioller ile İyonlar gelinceye kadar da burada varlıklarını sürdürdükleri düşünülmektedir. M.Ö.1000 yıllarında Dor istilasından kaçan Aioller ve Ionlar, Yunanistan`dan gelerek İzmir ve çevresine yerleştiler. Aiol ve Ion yerleşmesi olarak adlandırılan yerleşimlerden önemli olanlarının başlıcaları şöyle sıralanabilir: Bergama (Pergamon), Manisa (Magnesia), İzmir (Smyrna), Urla (Klazomenai), Kemalpasa (Nimphaion), Çesme-Ildir (Erythrai), Sigacik (Teos), Selçuk (Ephesus). M.Ö.7. yüzyıllara kadar İzmir, komşuları ve özellikle Lidya ile yaptığı ticaret sayesinde zenginleşti. Lidya ile olan iyi komşuluk ilişkileri, Lidyalıların Persler tarafından yenilgiye uğratılmasına kadar sürmüştür. Perslerin egemenliği Büyük İskender’in M.Ö.334`de Anadolu`ya geçişi üzerine son bulur. Hellenistik Dönemin başladığı bu yıllarda şehre ve körfeze yeni bir yerleşim kurulur. Kadifekale ve surları Hellenistik döneme ait olmakla birlikte sonraki dönemlerde bir çok onarım görmüştür. M.Ö.197 yılında Bergama Krallığına bağlanan kent kısa bir süre sonra Roma İmparatorluğunun hakimiyetine geçer. Roma dönemi M.Ö.27 ve M.S.324 yılları arasını kapsar. Roma egemenliği, İzmir’i önemli bir ticaret ve liman kentine dönüştürür. Batı için İzmir, Asya’nın merkezidir. Agora, Akropol, Tiyatro, Stadyum, Altınyol, bugüne kadar izleri kalmayan kütüphaneler, çeşmeler bu dönemde yapılmıştır. Özellikle Kadifekale`den Efes ve Sart`a giden iki yol Roma dönemi eseridir. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra M.S.324 yıllarında İzmir, Bizans İmparatorluğuna geçmiş klasik, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde özellikle Efes önemli bir kültür ve dini merkez durumundaydı. Bizans döneminde İzmir’de önemli bir ilerleme görülmemiştir. İzmir 440`ta Hun İmparatoru Atilla’nın eline geçmişse de bu hakimiyet kısa sürmüş ve kent tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. İzmir, Selçuklu Türkleri tarafından ilk defa, Selçuklu Sultanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından, 1076 yılında fethedilmiştir. Çaka Bey döneminde, Urla ve Foça ile Sakız, Sisam ve Istanköy adaları fethedilmiştir. Çaka Bey`in ölümünden sonra kent ve çevresi 1098 yılında tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. İstanbul’un Haçlılar tarafından işgal edildiği sıralarda İzmir de şövalyelerin eline geçmiştir. 1320 yılında Türk denizcisi Umur Bey İzmir’i Katolik şövalyelerin elinden alarak tekrar Türk topraklarına kattı. Beylikler devrinde İzmir ve yakın çevresinin bir bölümü Aydınoğulları Beyliği’nin, bir bölümü Saruhanoğulları Beyliği’nin egemenliği altındaydı. Bergama ve çevresi Karasioğulları Beyliğine bağlıydı. İzmir ve çevresi 1426 yılında tamamen Osmanlı idaresine geçmiştir. İzmir’i yüzyıllardır süsleyen Türk mimari eserleri: Hisar Camii, Şadırvanaltı Camii, Hatuniye Camii, Konak Yali Camii, Kemerlatı Camii, Kestane Pazarı Camii, İzmir Saat Kulesi, Kizlarağası Hani, Mirkelamoğlu ve Çakaloğlu Hani, diğer hanlar ve bedesteni hamamlar, sebiller, şadırvanlar, kus köşkleri ve çarsılar Osmanlı barışı içinde inşa edilen Türk kültürünün seçkin örnekleridir. 16. yüzyıldan itibaren İzmir’in tüm dünya ticaretinde önemli bir yeri vardı. Özellikle Osmanlı idaresinin Avrupa ya sağladığı kapitülasyonlar nedeniyle yabancı ülkelerin konsolosluklarında artışlar olmuştur. Bu konsoloslukların ticari faaliyetlerde bulundukları ve her birinin kendi rıhtımı olduğu yabancı gemilerin iç imana değil buralara demirledikleri bilinmektedir. İzmir körfezine giren ve çıkan gemileri kontrol etmek için körfezin en dar noktasına bir kale inşa edilmiştir. 17. yüzyılın ikinci yarısında şehrin ticaretinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla yeni yapılar inşa edilmiştir. Bunlar arasında Gümrük Binası, ve 19. yüzyılda inşa edilen yeni rıhtım binası en önemli örneklerdir. Kentte ambalajlama, sigorta, borsa ve bankacılık sektörü o yıllarda gelişmiştir. Dünyada demir yolu ulaşımının ilk uygulandığı ülkelerden biri de Türkiye`dir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1856-1863 yılları arasında faaliyete geçen İzmir-Aydın ve İzmir-Turgutlu demiryolları Türkiye`deki ilk demiryolu hatlarıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü esnasında 15 Mayıs 1919`da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilir. Kurtuluş mücadelelerinin verildiği o yıllarda İzmir büyük tahribatlar yangınlar görmüş büyük bir çöküntü yaşamıştır. 9 Eylül 1922`de büyük önder Mustafa Kemal ATATÜRK``ün önderliğindeki Türk ordusunun Yunanlıları bertaraf etmesi üzerine İzmir, genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin modern bir kenti olma yoluna girmiş ve her geçen gün bu özelliğini geliştirmiştir.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|