Osmanlı devletinde saray hem hükümdarların ikametgahı, hem de en yüksek devlet dairesi durumundaydı. Osmanlı hükümdarlarının ilk sarayı ilk başkent Bursa’da sonra Edirne’de, İstanbul’un alınmasından sonra da İstanbul’da kuruldu. İstanbul’da ilk saray şimdiki üniversite merkez binasının bulunduğu yerdeydi. Daha sonra Topkapı sarayı yapıldı ve padişahın ikametgahı buraya nakledildi. Merkeziyetçi ve mutlakıyetçi Osmanlı devlet düzeninde siyasi rejimin dayandığı sosyal yapı mutlak hükümdarlık döneminde bazı değişikliklere uğradı. Kuruluşundan kısa süre sonra bakıldığında, Osmanlı devleti bir askeri toprak devleti manzarası gösterir. Bu devlet, tımar, kul ve asker rejimi içinde yaşamıştır. Halk, yani reaya, pasif ve kapalı bir ekonomi düzenidir. XVI. Yy.dan itibaren, batı ülkelerinin genel gelişim çizgisi dışında kalan gerilemeye başlayan Osmanlı devleti, Doğunun kendine has feodal yapısına bürünmüştür. Osmanlı-Türk anayasa hukukunda çift meclisli sistem zaman zaman uygulanmıştır. 1876 Kanunu esasisi ile onu değiştiren 1909 anayasa değişiklikleri, Meclisi mebusan’ın yanında bir de Heyeti ayan’a yer vermişlerdi. 1876 Anayasası ile başlayan Birinci meşrutiyet döneminde Meclisi mebusan’ın yetkileri silik ve sınırlı, üyeleri padişah tarafından seçilen Heyeti ayan’ın anayasal konumu ise oldukça güçlüydü. 1908 Hürriyet devrimi ve özellikle 1909 anayasa değişikliklerinden sonra ise durum değişmiş, Meclisi mebusan asıl yetkili parlamento kanadı haline gelmiştir. MEŞVERET MECLİSİ Meşveret Meclisi geleneği Türk devlet geleneğine yabancı değildi. Orta Asya Türk Devletlerinde hükümdarın yanında bulunan ve çeşitli ülke sorunlarının görüşülüp, önemli kararların alınmasına yardımcı olan meclisler vardı. Meşveret meclisi padişahın buyruğuyla toplanırdı. Divan-ı hümayun etkinliğini yitirince XVIII. yy sonlarına doğru Meşveret Meclisi geleneği canlandırıldı. Genellikle Divan-ı Hümayun üyeleri, çeşitli cemaatlerin temsilcileri, asker sivil üst düzey memurlar, emekliler, bilgisiyle tanınan kişiler çağırılırdı. Meclisin belirli bir toplantı yeri yoktu. Toplantılara padişah başkanlık ederdi. Padişahın katılmadığı veya ayrıldığı toplantılara Sadrazam başkanlık ederdi. Toplantıda herkesin düşüncelerini özgürce ortaya koymaları istenirdi. Mecliste konuşup karar alma sürecine katılmayan, alınan kararı meclis dışında eleştirenlerin tavrı hoş görülmezdi. III. Selim’in padişah olmasından sonra Meşveret Meclisi toplantıları daha sıkça yapılmaya başlamıştır. II. Mahmut’un ilk yıllarında da Meşveret Meclisi’ne büyük önem verilmiş ve sık sık toplanmıştır. Tüm gelişmelere rağmen II. Mahmut’un saltanatlığının sonlarına doğru meşveret meclisinin etkinliği kaybolmaya başladı bu nedenle de kurumlaşamadığı ve Osmanlı İmparatorluğunu Parlamentolu bir sisteme taşıyamadığı görülmektedir. MECLİS-İ HAS / MECLİS-İ VÜKELÂ Bu meclis sadrazamın başkanlığında toplanır ve nazırların katılımından oluşurdu. Haftada iki kez toplanır ve devlet işlerini görüşürdü. Kararlar oy çokluğu ile alınır ve padişaha sunulurdu. Padişah onayından çıkan kararlar ya Padişah Hatt-ı Hümayun veya Şeyhülislam Fetvasıyla yayımlanırdı. Meclis-i Vükelâ toplantılarına zaman zaman padişah da katılırdı. Osmanlı yönetim sistemi içinde adeta bir icra organı olarak çalışan Meclis-i Vükelâ, Osmanlı Devleti’nin sonuna değin varlığını sürdürecektir. DÂR-I ŞÜRÂ-YI ASKERİ Askeri konuları görüşmek ve gerekli önerileri hazırlamak üzere 1252/1836 da kuruldu. Bir başkan, beş üye , iki katipten oluşan meclis üyelerine 27 zilhicce 1252’de Şeyhülislamlıkta toplu olarak yemin ettirilmiştir. Tanzimat’ın ilanından sonra bu meclisin işleri artmıştır. Bunun üzerine 1843’te Meclis, Zat işleri, Levazım işleri, Maliye işleri gibi üç komisyona ayrılmıştır. Meclise bağlı olmak üzere tercüme odası kurularak, çağdaş batılı devletlerin ordularının yasaları, tüzükleri incelenerek askeri örgütlerin çağdaş koşullara göre oluşturulmasına çaba gösterilmiştir. MECLİSİ MEBUSAN İki meclisten oluşan Osmanlı parlamentosunun (Meclisi umumi) seçimle oluşan kanadı (öteki Meclisi âyan). 1876 Kanuni Esasisi’ne göre 50 000 erkek nüfusa bir temsilci düşecek biçimde 4 yıl için seçilmiş üyelerden oluşması öngörülen Meclisi mebusan’ın yetkisi yasa tasarılarını görüşmek, sonra âyanın ve padişahın yetkisine sunmakla sınırlıydı. Meclisin hükümet için güven ya da güvensizlik oyu vermesi de söz konusu değildi. 18 mart 1877’de çalışmalarına başlayan ilk meclisi mebusan’ın üyeleri seçim yasası çıkarılmadığından geçici bir talimatla vilayet, liva ve kazaların idare meclisleri üyeleri arasından seçilmişlerdi. Vilayet meclisi bulunmayan İstanbul için ise ayrı bir seçim yapılmıştı. 69’u Müslüman 46’sı gayri Müslim 115 üyeden oluşan ilk Meclisi mebusan’ın başlıca özelliği toplumsal eğilimlerden çok imparatorluğun etkin renkliliğini yansıtmasıydı. Mebusların imparatorluk içine yayılmış çeşitli etnik gruplara dahil olmaları Meclisin ulusal taleplerinin öne sürüldüğü platform olması anlamına gelmiyordu. Osmanlılık ruhu hangi din yada etnik gruptan olursa olsun bütün mebuslara hakimdi. Yerel sorunları olduğu kadar devletin genel sorunlarını da (karadağ sorunu, Tersane konferansı kararları, Rusya ile savaş) yetenekle ele alan ilk Meclisi mebusan çalışmalarını 28 haziran 1877’de tamamlayarak dağıldı. Aynı yöntemle yapılan seçimler sonucu oluşan ikinci dönem Meclisi mebusan 13 aralık 1877’de toplandı. Çalışmaları Doksan üç Harbi’nin (1877-78 Türk-Rus savaşı) felaketi günlerine rastlayan Meclis, yasa tasarılarını bir yana bırakarak hükümet icraatını ve savaşın yönetimini görüşmeye başladı. Sonunda eleştirilerin kendisine kadar uzanmasından tedirgin olan Abdülhamit II, anayasanın kendisine verdiği yetkiye dayanarak Meclisi mebusan’ı dağıttı. (14 şubat 1878) Bu tarihten başlayarak zorunlu bir tatile giren Meclisi mebusan uzun bir aradan sonra, ikinci meşrutiyetin ilanı üzerine toplanabildi. (17 aralık 1908). 1908 devriminden sonra büyük saygınlık kazanan İttihat ve Terakkinin liberal Ahrar fırkası karşısında ezici çoğunluk sağladığı ilk İkinci meşrutiyet meclisi, yaptığı anayasa değişiklikleriyle kendi yetkilerini arttırırken padişahın yetkilerini sınırladı ve gerçek bir yasama organı kimliği kazandı. Ancak çok geçmeden türdeş bir parti olmayan İttihat ve Terakkiden ayrılmalar başladı. Başlangıçta İttihat ve Terakkinin Osmanlıcılık ve reformculuğa dayanan programını destekleyen Türk olmayan gruplar da muhalefete katıldılar. İttihat ve Terakki karşısında oluşan muhalefet daha sonra Hürriyet ve İtilaf fırkasında birleşti. Muhalefetten rahatsız olan İttihat ve Terakki Meclisi feshettirerek (18ocak 1912) yeni genel seçim yapılmasını sağladı. İttihat ve Terakkinin baskısı altında yapılan seçimlerde Meclise pek az muhalif girebildi. Bu da muhalefetin parlamento dışına kaymasına yol açtı. Halaskar zabıtan hareketi sonucu muhalefete düşen İttihat ve terakki, Babıali baskınından sonra iktidarı yeniden ele geçirince, Mahmut Şevket paşanın öldürülmesini bahane ederek çok partili rejime son verdi. Meclisi mebusan 4 ağustos 1912’de feshedildi ve 1914’te yapılan seçimlere İttihat ve Terakki tek parti olarak girdi. Birinci Dünya savaşı süresince yasama faaliyetini sürdüren 3. dönem İkinci meşrutiyet meclisi Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından kısa bir süre sonra 21 aralık 1918’de feshedildi. İlk üç dönem meşrutiyet meclislerinin birleşimi etnik bakımdan 1877-78 dönemi kadar karışıktı. Meclisi mebusan 1908’de 147 Türk, 60 Arap, 27 Arnavut, 26 Rum, 14 ermeni, 10 Slav, 4 Yahudi, 228 üyeden; 1912’de 157 Türk, 68 Arap, 18 Arnavut,15 Rum, 13 ermeni, 4 Yahudi, 259 üyeden; 1914’te 144 Türk, 84 Arap, 13 Rum, 14 ermeni, 4 Yahudi, 259 üyeden oluşmuştu. İkinci meşrutiyet meclislerindeki Türk olmayan grupların temsilcileri(Yahudileri dışında) 1877-78 döneminden farklı olarak zaman içinde temsil ettikleri ulusal çıkarların sözcüleri durumuna geldiler. Mütareke koşullarında ve Anadolu’da ulusal hareketin sürdüğü sırada yapılan seçimler sonucu oluşan son Osmanlı Meclisi mebusan, Misaki milli beyannamesini kabul ettikten sonra, İstanbul’un resmen işgali (18 mart 1920) üzerine çalışmalarına ara vermek kararı aldı ve 12 nisanda padişah iradesiyle feshedildi. Bu meclisin üyelerinin bir bölümü 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM’ye katıldı. MECLİSİ ÂYAN Osmanlı devletinin ilk anayasası olan 1876 tarihli Kanunnu esasi uyarınca, Meclisi umumiyi oluşturan iki meclisten biri. “Heyet-i Âyan” olarak da anılırdı. Meclisi mebusan üyelerinin iki dereceli seçim yöntemiyle halk tarafından seçilmesine karşılık Meclisi âyan, padişah tarafından atanan üyelerden oluşmaktaydı. Toplam üye sayısı Mebusan meclisi üyelerinin üçte biri oranında bulunan âyan üyeleri, bu görevlerini yaşam boyu sürdürürlerdi. Kanunuesasi’nin 60. ve 61. maddelerine göre 40 yaşını geçmiş, şerefli, güvenilir ve bilgili olmak, bu meclisin üyeliğine atanmak için yeterliydi. 62. maddeyse nazır , vali, ordu komutanı gibi görevlerde bulunan kimselerle Hıristiyan ve Musevi din adamlarının da âyan üyesi olmalarına olanak tanımaktaydı. İlk Meclisi umumi 19 mart 1877 günü Dolmabahçe Sarayı’nda padişah Abdülhamit II’nin mabeyn baş katibi Sait Beye okuttuğu söylevle açıldı. Ondan sonraki toplantılar Sultanahmet’teki eski Darülfünun binasında ayrı ayrı yapıldı. Ondan sonraki toplantılar Sultanahmet’teki eski Darülfünun binasında ayrı ayrı yapıldı. Meclisi âyan’ın toplantıları gizliydi. Bu tarihte âyan üyelerinin sayısı otuz sekizdi. Mebusan Meclisi’nde kabul edilen yasalar konusunda padişah adına görüş bildirmekle yükümlü olan meclis , Mebusan Meclisi’nin çıkardığı bir yasanın dinsel kurallara, padişahın hukukuna, anayasal hükümlerine, devletin bütünlüğüne, ülkenin savunmasına ve güvenliğine yararlı yada sakıncalı olup olmadığına karar vermeye , buna göre yasayı ret yada kabul etmeye yetkiliydi. Âyan meclisi Meclisi mebusan’dan daha erken yada daha geç açılırdı. Her yıl kasım ayı başlarında toplanan âyan üyeleri ant içerek göreve başlar, çalışmalar dört ay sürerdi. Ancak olağanüstü koşullarda bu süre uzatılabilir yada kısaltılabilirdi. Meclisi âyan’ın açılışında, mebuslarla hükümet üyeleri de hazır bulunur ve o dönemin çalışma programı okunurdu. Meclisi mebusan’ın padişahın buyruğuyla 13 şubat 1878 tarihinde kapatılması üzerine Meclisi âyan da çalışmalarını durdurdu. Ancak bu göreve yaşam boyu atanmış olduklarından üyeler sıfatlarını ve statülerini korudular. Meşrutiyetin ikinci kez ilan edilmesiyle gerek Meclisi mebusan gerekse Meclisi âyan, 17 aralık 1908 günü yeniden faaliyete geçtiler. Her iki meclis de çalışmalarını düzenli biçimde 1920’ye kadar sürdürdüler. 16 mart 1920’de Meclisi mebusan’ın işgalci İngilizlerce basılması sonucu Meclisi âyan da çalışmalarına ara verdi. 23 nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla Meclisi âyan’ın işlevi fiilen sona erdi. MECLİSİ ÂHKAMI ADLİYE Osmanlı devletinde 1853-1861 arasında önemli yargılamaları yürüten ve temyiz mahkemesi görevi yapan yargı kurulu. Abdülmecit’in bir kararıyla meclisi valayı âhkamı adliyenin 1853’teki görev ayrımında Meclisi âlii Tanzimat’la birlikte ortaya çıktı. Ancak bu iki kurul 1861’de eski adıyla yeniden birleşti. MECLİSİ ÂLİ-İ HAZAİN Devletin maliye işlerini yeniden düzenlemek amacıyla 1864’te oluşturulan kurul, Başkanlığını Mısırlı Mustafa Fazıl paşanın yaptığı kurulda şu üyeler yer alıyordu: Reşit paşazade, Cemil Paşa, Kabuli Paşa, Cevdet Efendi, Baltacı Aristidi, İshakpaşazade Kadri Bey. Mustafa Fazıl Paşa görevinden yeterince başarılı bulunmayarak azledildi, ancak yerine atanan Mehmet Paşa da verimli olamadı. İşlevini yerine getiremeyen kurul bir süre sonra dağıldı. MECLİSİ ÂLİ-İ TANZİMAT Tanzimat’ın yasa ve tüzükleri ıslahat esaslarını hazırlamakla görevli kurul. 1853’te Meclisi vâlayı ahkâmı adliye’nin bir bölümü yetkililerinin ayrılması sonucu ortaya çıkan kurul, sorumlulukları doğduğunda nazırların ilk yargılanmalarını yapmakla da görevliydi 1861’de lağvedilerek yeniden Meclisi vâlayı ahkâmı adliyeye katıldı. MECLİSİ ÂLİ-İ UMUMİ Osmanlı devletinde 1855’te oluşturulan en yüksek danışma kurulu. Sadrazamın başkanlığında toplanan ve olağanüstü bir özellik taşıyan bu kurula tüm nazırlar, Meclisi âlii Tanzimat ve Meclisi ahkâmı adliye üyeleri ile Babıâli’nin önemli bürokratları katılırdı. MECLİSİ KEBİRİ MAARİF Osmanlı devletinde eğitim büyük kurulu. Sait paşanın sadrazamlığı sırasında eğitim alanında en yüksek karar organı olarak oluşturuldu. Meclisi kebiri maarif daha sonra tek bir daire haline getirildi (1872). İkinci meşrutiyetin ilanından (1908) sonra yapılan değişiklikle de bir sürekli eğitim kuruluna dönüştürüldü. MECLİSİ MAARİFİ UMUMİYE Osmanlılarda bir eğitim kurumu. Abdülmecit’in iradesiyle oluşturuldu (1841). Ülke genelinde medreseler dışında ilk, orta, yüksek düzeyde açılması öngörülen okulları belirlemek, programlarını saptamak, Avrupa’ya öğrenime gönderilecek öğrenciler için bir yönetmelik hazırlamak, Darülfünunun açılışıyla ilgili ön hazırlıkları yapmak kurumun göreviydi. Ayrıca sanat ve kültür etkinliklerinden de sorumluydu. Meclisi maarifi umumiye, Maarif nazırlığı kuruluncaya kadar Meclisi vâlâ’nın ve Hariciye nezaretinin gözetiminde çalıştı; 1856’da Maarif nezaretine bağlandı. MECLİSİ MİLLİ YADA MECLİSİ UMUMİİ MİLLİ 31 mart vakası sırasında İstanbul’u terk etmek zorunda kalan Âyan ve Mebusan meclislerinin oluşturduğu ortak kurula verilen ad. 22 nisan 1909’da Yeşilköy’de toplanan Meclisi Milli, İstanbul’u kuşatan Hareket ordusunun bildirisini onayladı; ordunun davranışının milletin ülküsüne uygun düştüğünü ilan etti. Hareket ordusunun İstanbul’a girmesinden sonra kendi binasına dönen Meclisi milli, 27 nisanda Abdülhamit II’nin tahttan indirilmesine karar verdi. MECLİSİ TETKAT-I ŞERİYE Şeyhülislamlık kurumu içinde kadılarla naiplerin kararlarını, temyiz amacıyla inceleyen yüksek kurul, 21 muharrem 1290 (1873) tarihli yönetmelik ve ekleriyle belirlenen işlere bakmak üzere kurulan ve bir başkanla birkaç üyeden oluşan bu kurul Osmanlı hükümetinin dağılmasıyla ortadan kalktı (4 kasım 1922). MECLİSİ UMUMİ VİLAYET Osmanlı devletinde livalardan seçilmiş yetkili temsilcilerin katılımı ile il merkezinde yılda bir kez toplanan ve yerel sorunları görüşen meclis. MECLİS-İ VÂLÂ-YI AHKÂM-I ADLİYE Mahmut II döneminde sürekli devlet organı olarak kurulan meclislerden biri. 1837’de Dârı şurayı Babıâli ile birlikte oluşturulan meclisin görevi ıslahat hareketinin gerektirdiği yasa ve tüzük tasarılarını hazırlamak, devletle kişiler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek, memurları yargılamak ve devlet işleri hakkında görüş bildirmekti. Başlangıçta vezir rütbesinde bir başkanla beş üyeden oluşan meclisin Tanzimat’tan sonra önemi arttı, iç yapısında ve çalışma yöntemlerinde değişiklikler yapıldı. 1854’te yasa ve tüzükleri hazırlama yetkisi yeni oluşturulan Meclisi âlii Tanzimat’a devredilen meclisin adı Meclisi ahkâmı adliyeye dönüştürüldü. 1861’de bu iki kurul Meclisi vâlâyı ahkâmı adliye adıyla yeniden birleştirildi ve üç daireye ayrıldı. 1868’de yapılan düzenlemeyle yeniden ikiye ayrıldı ve yetkileri yeni kurulan şurayı devlet ve Divanı ahkâmı adliye arasında paylaştırıldı. şurayı devlet tüm kanunları ve tüzükleri inceleyerek, öneriler hazırlayacak, yasaların ve tüzüklerin kendine verdiği yetkiler çerçevesinde ülke sorunları hakkında incelemeler yapacak, alınması gereken kararları saptayacak, hükümet ile bireyler arasında doğacak davalara bakacaktı. Divanı ahkâmı adliye ise icranın yargıya müdahalesinin önlenmesi için kurulmuştur. Böylece yargı sorunları için bir üst kurum oluşturulmuş oluyordu. BİLİNMEYEN KELİMELER : Mebusan : milletvekili, saylavlar Meclisi mebusan : milletvekillerinin oluşturduğu meclis Misak : sözleşme anlaşma Ayan : bir yerin ileri gelenleri Meclisi ayan : Osmanlı ileri gelenlerinin oluşturduğu meclis Ahkâm : emirler, buyruklar, kanunlar Âlii : yüce, yüksek Hazain : hazine Umumi : genel Kebir : büyük, ulu Vâlâyi : yüce Maarif : öğretim ve eğitim yöntemi Şeriye : şeriata ait şurayı devlet : Danıştay Tanzimat : düzenlemek Naip : vekil, kadının vekili, kadı Babıâli :hükümet dairelerinin birçoğunun içinde bulunduğu ve sadrazamlarında bulunduğu dairenin adı Meşveret : danışma, söyleşme KAYNAKÇA BÜYÜK LAROUSSE ; İnterpress Basın ve Yayıncılık ; sayfa:7905 – 7906 MEYDAN LAROUSSE : Meydan Yayınevi; sayfa: 658 – 659 Prof Dr. İhsan Güneş; TÜRK PARLAMENTO TARİHİ ;TBMM Basımevi müdürlüğü (Ankara) ; 1997 ; sayfa:10 - 23
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|