Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: ÇEVRE
    Konu: Doğal Afetler


İnsanların büyük ölçüde mal,can kaybına neden olan doğa olaylarına doğal afet denir.
Doğal afetler ya doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Mesela; deprem, insanların geniş ölçüde can ve mal kaybına uğramalarına doğrudan, orman yangını ise dolaylı olarak neden olur.
Doğal afetleri yapan nedenler, yer kabuğu veya atmosfer kökenli olabilirler. Bunlardan hangisinin can, mal kaybına neden olduğu kıtalara göre değişmektedir. Amerika`da fırtına ve fırtınanın doğurduğu denizin sahillerdeki gemileri batıran, binaları yıkan dev dalgalarla kendini gösteren meteorolojik olaylar; yurdumuzda ise özellikle depremle kendini belli eden yer kabuğu hareketleri daha önemlidir.
1-Deprem:
Üzerinde yaşadığımız yer küre, çeşitli katmanlardan oluşmaktadır. Merkezdeki çekirdek bölüm, basıncın çok yüksek oluşu nedeniyle çok sıcak ve katıdır. En dıştaki taş küre (litosfer) ile çekirdek arasında bulunan manto katmanı ise erimiş maden ve kayaçlardan oluşmaktadır. Yer küre kendi çevresinde döndüğü için litosfer katmanı manto üzerinde hareketlidir.
Litosferin atmosfere yakın bölümleri kıtaları oluşturmaktadır. Kıtalar, büyük denizler (okyanuslar) göz önüne alınarak isimlendirilmekte ve sınıflandırılmaktadır. Denizlerin olmadığını varsayarsak bu kıtaların görünümü ve sınırları bambaşkadır. Bunlara kıta yerine levha denmektedir. Bu levhalar arasındaki sınırlar derin çatlaklar, kırıklar şeklindedir. Bunlara fay denmektedir. Erimiş haldeki manto üzerine yüzer durumda olan levhalar, faylar yakınında çarpışmakta ve birbirlerini itmektedir. Afrika levhasıda Anadolu`yu kuzey ve kuzeybatı yönünde baskı yapmaktadır. Levhaların birbirini itmeleri sonucu olarak günümüzdeki kıtalar birbirinden uzaklaşmaktadır. 60 milyon yıl önce Avrupa ve Amerika kıtalarının birbirinden uzaklaşması ve aralarında Atlantik Okyanusu`nun oluşması bunun örneğidir.
Levhaların birbiri üzerine yaptıkları basınç sonucu yüzlerce atom bombasından daha yüksek bir enerjinin doğmasına neden olmaktadır. Bu enerji, faylara komşu levha bölümlerinin sarsılması ile açığa çıkmaktadır ve bu sarsıntıya deprem denir.
Depremlerin şiddeti, 20. yüzyıldan başlanarak Richter ölçeğine göre anlatılmaktadır. Daha önceki yüzyılların depremleri ise tarihlerin yazdığı yıkıntı ve zararlar göz önüne alınarak Richter ölçeğiyle bildirilmektedir.
Dünya`daki Önemli Faylar: Litosfer denen dış kabuğun levhalar arasındaki faylar deprem kuşaklarını oluşturmaktadır. Başlıca iki büyük deprem kuşağı Büyük Okyanusu çevreleyen Büyük Okyanus Deprem Kuşağı ile Asor Adaları`ndan başlayarak Akdeniz ve Ortadoğu üzerinden Hindistan`ın kuzey kesimlerine ve Endonezya`ya kadar uzanan ve buradan Büyük Okyanus Deprem Kuşağı ile birleşen Alp Kuşağıdır.
Depremler üzerindeki araştırmalar çeşitli bilim dallarının bilginlerince birlikte yapılmaktadır; Jeologlar: litosferin yapısını, sismologlar: titreşimlerin yerini şiddetini derinliğini birlikte incelerler.
Türkiye`de Gerçekleşen Önemli Depremler:
Deprem Öncesi Alınması Gerekli Önlemler:Yurdumuzun hemen her tarafı deprem bölgesidir. Bunlar 1. derecede, 2. derecede deprem bölgesi diye haritalarda gösterilmiştir. Aynı haritalarda faylarda çizilmiştir.
Aynı deprem kuşağı üzerindeki çeşitli yerleşim birimleri,arazi yönünden farklı karakterde olduğundan depremler aynı yıkıntı ve ölümlere neden olmazlar. Yerleşim birimlerinin zeminlerinin jeolojik yapısı incelenmeli ve buna göre inşaat projeleri hazırlanmalıdır. Kayalık zemin daha güvenli ve tortularla kaplı zemin güvensizdir. Yer altı su seviyeleride ölçülüp dikkate alınmalıdır. Bu araştırmalarda zemin olumsuz faktörleri içeriyorsa bina kat sayısı azaltılmalı, ahşap veya betonerme seçilmelidir.
Depremin ne zaman, nerede, ne şiddette olacağı kesin olarak saptanamaz ise de bu konuda bazı işaretler vardır. Bunların bir bölümünü her vatandaş anlayabilir. Örnek olarak kuyuların, göllerin su seviyelerinin yükselmesi veya ısılarının artması; kaplıcalardaki suların sıcaklığının hissedilebilir derecede yükselmesi; zemindeki çatlaklardan yanıcı gazlar çıkması gibi. Konuyla ilgili sismologlar ise fayların aktif olup olmadığını ve aktivasyonunun artıp artmadığını fizik aletleriyle sürekli ölçüp değerlendirirler.
Bir deprem olduğunda vakit geçirmeden neler yapmak gerektiğide planlanmalıdır. Bunları şöyle özetleyebiliriz: Şiddetli deprem olur olmaz doğal gazın, elektriğin otomatik olarak kesilmesi; enkaz altındakilerin aranıp çıkarılması, hastanelere veya yeni barınaklara taşınması için ekipler oluşturulması; hangi boş alanlarda çadırlar kurulacağının saptanması; can ve mal kurtarma, yangın söndürme, enkaz temizleme ekipleri oluşturulup nerede ve kimlerin başkanlığında toplanacağının belirtilmesi; kriz merkezi, personeli ve yeri ile çeşitli görevdeki ekiplerle iletişimin nasıl sağlanacağının planlanması gereklidir.
2-EROZYON:
Yurdumuzdaki tabi afetlerden belki de en önemlisi olan erozyon kamu oyunun dikkatini yeterince çekmemektedir. Şiddetli depremler yurdumuzda yaklaşık yılda 1 kere olmasına karşılık erozyon felaketi her saniye, aralıksız sürmektedir ve bu felakete karşı yeterince önlem alınmamaktadır.
Erozyon "aşınma" demektir. Bu terim yalnız çevre, jeoloji, coğrafya bilimlerinden değil, tıpta da geçmektedir. Çevre felaketlerinden olan erozyon ise zemindeki verimli toprağın yağan yağmurlarla, derelerle, nehirlerle denizlere taşınmasıdır. Her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde bir toprağın yurdumuzdan denizlere taşındığı bilinmektedir.
Erozyon felaketinin geçen her yıl daha da artması ve önem kazanmasında ormanların azalmasının önemi büyüktür. Ormanlarımızdan yakacak ve kereste yapımı için düşüncesizce kesimler yapıldığı; yerleşim alanları açmak için ağaçların yok edildiği ve bununla yetinilmeyerek yangınlar çıkarıldığı bir gerçektir. Yeniden dikilen ağaçlar ise bu kayıpları karşılayacak düzeyde olmamaktadır. Halkımızın bu yönde eğitilmesi ve yasaların gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Erozyonu azaltmak için bazı önlemler alınabilir: Dik meyilli araziler merdiven şeklinde teraslanmalıdır. Derelerin, ırmakların kenarları yükseltilerek içine toprakların sürüklenmesi engellenmelidir.
Erozyonu önlemek için gerekenler yapılmadığında toprağımız sürekli azalacak ve yurdumuz, üzerinde ağaçlar, otlaklar, çiçekler bulunan bir zemin yerine kayalık, çölümsü bir görünüm alacaktır. Hayvancılık da bundan büyük ölçüde etkilenecektir.
Yurdumuzu her an sinsi sinsi kemiren erozyon felaketi için önlemler alınmalı ve bunun için kamuoyu oluşturulmalıdır.
3-TAYFUN:
Tayfun kelimesi köken olarak Çince`dir. Büyük Okyanus`ta ve Çin Denizi`nde tropikal siklon, çok şiddetli rüzgâr anlamındadır. Bu meteorolojik olayda barometre (havanın basıncı) düşer ve şiddetli yağış ve hortum da görülür. Tayfun Çin Denizi çevresinde ve ayrıca Kuzey Amerika`nın özellikle batı kıyılarında yılda 1-2 kere büyük zararlara neden olmaktadır. Tayfunun itici gücü ile denizde yüksek dalgalar oluşturmakta, kıyılardan iç kesimlere doğru hücum etmektedir. Bunun sonucunda limanlar ve limanlardaki küçük gemiler, şehirler harap olmaktadır. Meteorolojik gözlemlerle tayfunun yönü, hareketi, şiddeti 1-2 gün öncesinden belli olduğundan buna göre önlemler alınmakta, insanlar hayvanlar, araçlar iç kesimlere taşınmaktadır.
4-HEYELAN:
Heyelan kelimesi Arapça`dır. Toprak kayması anlamındadır. Toprağın ve onunla birlikte kayaların bulunduğu yerden koparak aşağıya yuvarlanması jeolojik ve çevre olayıdır.
Heyelan meyilli arazilerde görülür. Fakat her tepede, her dağda heyelan olmaz. Toprağın kayması için alt katmanında kil bulunmak zorundadır. Kil, içinde organik artıklardan çok minarallerin (demir oksit, silis, aliminyum, kalsiyum, magnesyum, potasyum) bulunduğu bir topraktır. Suyu geçirgenliği azdır. Meyilli bir arazide, tepede, dağda fazla yağmur yağınca suların bir bölümü derine iner. Eğer killi katman varsa su burada tutulur ve bu kaygan yüzey üzerinde kalan büyük toprak kitlesi yer çekimi ile aşağılara doğru iner ve eğer yerleşim bölgesi varsa oralarda zararlara neden olur. Killi arazi üzerinde zeminde orman varsa ağaçlar, kökleri ile toprağın kaymasını bir dereceye kadar engel olurlar. Killi katman yatay durumda değilse, eğik ise heyelan kolaylıkla oluşur.
Yurdumuzda, felaket diye tanımlanacak büyüklükte heyelan pek enderdir.
5-SEL:
Ansızın ve şiddetli bir yağıştan sonra sel görülmektedir. Bazı faktörler selin şiddetini ve vereceği zararı artırır: Arazinin meyilli olması; kısa zamanda fazla miktarda yağış; meyilli arazinin son bulduğu yerdeki düzlükte boşaltma kanallarının yapılmamış olması veya bakımsızlıktan tıkanmış olması başlıca nedenlerdir. Örnek olarak; 70 yıl önce İstanbul`da bu gibi meyilli arazilerin altındaki düzlüklerde küçük dereler bulunuyordu. Bunlar çok zaman suyu az veya kuru idiler. Yağmur yağınca dolarlar, sularını Marmara`ya, Haliç`e akıtırlardı. Yakın zamanlarda çarpık kentleşme sonucu,yaz mevsiminde bu kuru dereler önce gecekondular, sonra bunlar yıkılıp yerlerine apartmanlar yapılmıştır. Her şiddetli yağmurdan sonra buralarda görülen sel felaketi bunun sonucudur.
6-ÇIĞ:
Dağlar üzerindeki kar kitlesinin aşağılara yuvarlanması ile çığ oluşur. Bir tepenin veya dağın üst kısımlarındaki karların altında buz tutmuş bir katman oluşmuşsa çığ görülebilir. Hareketsiz duran kar kütlesi atmosferin bir hareketiyle, örnek olarak silâh atılmasıyla üst kesimlerdeki kar buzlu katman üzerinden kayarak aşağılara doğru büyük bir hızla iner. Çığ, yukarıdan aşağıya inerken kayaları, ağaçları sökerek içine alır, önündeki kar kitlesinide hareketlendirerek ilerledikçe büyür ve bir köyün bir bölümünü örtebilir. Heyelanda olduğu gibi çığda da ormanların bulunuşu bir dereceye kadar önleyici rol oynar.
Çığ, yurdumuzda "felaket" denilecek büyüklükte zararlara neden olmamaktadır. Özellikle Alp dağlarında ve kayak mevsiminde çığ kazaları basına yansımaktadır.
7-YANARDAĞ:
Yer kürenin akışkan manto, diğer adıyla mağıma katmanının, taş kürenin (litosferin) çatlaklarından büyük bir basınçla yer yüzüne çıkmaları ile yanardağlar oluşur. Binlerce yıllar önceleri yer küremizde çok fazla ve etkin olan yanardağlar günümüzde gittikçe azalmaktadır.
Yanardağlar da depremler gibi kuşaklar oluşturmaktadırlar. Bunların önemlileri şunlardır:
a)Büyük Okyanus`daki "ateş kuşağı": Lamington Yanardağı 1951 püskürmesinde 3.000 Rabaul Yanardağı 1957 püskürmesinde 505 ölüme neden olmuştur. Sumatra Adası`ndaki Krakatoğa Yanardağı 1883 püskürmesinde 36.000 ölüme neden olmuştur.
b)Atlas ve Hint Okyanusları, Güney Buz Denizi kuşağı:
c)Afrika kuşağı:
Avrupa`daki en meşhur yanardağı Güney İtalya`da bulunan Napoli körfezi kıyısındaki Vezüv yanardağıdır. Bu yanardağ M.S. 63 ile 79 arasındaki dönemde Pompei, Herculanum, Stabia şehirlerinin yerlebir olmasına neden olmuştur. Günümüzdeki pek çok yanardağ gibi Vezüv`de sürekli değil aralıklı olarak püskürmektedir.
Yurdumuzda eski çağlarda yanardağlar varken yüzyıllardır bunlar püskürmemektedir, sönmüş yanardağ adını almaktadır.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |